Çocukluğu köyümüzde geçen büyüklerimiz ve bizim kuşaktan olan Kaymazlılar bilirler ki, o zamanlar sahip olduğumuz imkanların kısıtlılığı yüzünden oynadığımız oyunlar da köyümüz gibi mütevaziydi ve eldeki imkanlarla sınırlıydı. Futbol, hayatımızın bu kadar parçası değildi daha… Medya bu kadar içimiz dışımız olmamıştı. Atari yoktu, bilardo yoktu, bilgisayar yoktu…
Bu makalede o zamanlarda oynadığımız oyunlara hatırladığım kadarıyla değineceğim. Oyunların anlatımınında hatalar söz konusu olabilir. Neticede, bahsettiğim zamanlar bundan 40-50 sene öncesini kapsıyor. Gördüğünüz hataları veya katılmadığınız bölümleri bildirirseniz, düzeltme imkanımız da olacaktır.
MET(ÇELİK-ÇOMAK)
Yaygın olarak bilinen adı “Çelik-Çomak” olan oyunun adı bizim köyde “Met” tir. Met denilen nesne 15-20 cm uzunluğunda, 2-3 cm kalınlığında bir ağaç parçasıdır. Bu ağaç parçasının iki ucu paralelkenar olacak şekilde çapraz olarak sivrilenmiştir. Met oyununu oynamak için 1 metre uzunluğunda bir de değneğe ihtiyaç vardır. Bu değnekle yerde bulunan metin ucuna vurulduğunda met havaya uçar. Oyun, genel olarak bu meti havaya kaldırma ve met havadayken değnekle “vole” vuruşu yapılarak metin mümkün olduğunca uzaklaştırılmasına dayalıdır.
Genelde iki kişiyle oynanan bu oyun, iki ayrı takımla da oynanabilir. Önce düz bir alanın ortasına (harman) bir daire çizilir. Met bu dairenin içine atılır. Oyuncu mete vurup oyunu başlatır, havadayken voleyle tekrar etkili bir şekilde vurup meti uzaklaştırır.
Daireden itibaren metin düştüğü alana kadar olan mesafe değnek yardımıyla ölçülür. Bir oyun içerisinde meti en uzağa fırlatarak çok puan alan takım ya da kişi oyunu kazanır.
BEŞ TAŞ
Beş taş oyunu için gerekli malzeme adından da tahmin edileceği gibi 5 tane taştır. Taşlar genellikle 1,5-2 cm çapındaki çeyil cinsi taşlardan seçilir. Nedeni de bu taşların diğer kireç taşlarına göre daha sağlam ve pürüzsüz olmasıdır. Genellikle kız çocukları tarafından tercih edilen “Beş Taş” oyunu iki kişiyle oynanır. Oyun, taşlardan birinin havaya atılması ve bu esnada yerdeki taşların belli bir kurala göre yerden alınıp, aynı anda havadaki taşın da aynı avuca toplanması esasına dayanır. Kıvraklık ve dikkat gerektiren bir oyundur.
Şöyle oynanır: Önce taşlar yere serpilir. İçlerinden bir taş seçilir ve havaya fırlatılarak diğer taşlar ilk elde birer birer, sonra ikişer ikişer, sonra bir ve üçlü, sonra da dörtlü olacak şekilde toplanır. Taşlar yerden toplanırken çeşitli tekerlemeler söylenir. Oyun sırasında başarısız olup taşı yere düşüren ya da alınmaması gereken taşı alan veya kımıldatan kişinin sırası rakibe geçer. En çok el kazanan oyunu kazanır.
ÜÇ TAŞ
Bu oyun düz bir satıh üzerine çizilen pencere şeklindeki tablo üzerinde oynanır. Genelde erkek çocukların oynadığı bu oyun iki kişiyle oynanır. Oyun için farklı renklerde üçerli 2 grup taşa ihtiyaç vardır. Oyuncular tablonun köşelerine veya çizgilerin kesişim yerlerine taşları sırasıyla yerleştirirler. Sonra taşların boş olan köşelerine çizgi üzerinden gitmek şartıyla taşlarını kaydırırlar. Oyunda amaç, bir oyuncunun kendine ait 3 tane taşı aynı doğrultuya getirmesidir. Taşlarını aynı doğrultuya getiren oyunu kazanır ve taşlar toplanarak oyuna tekrar başlanır. En çok oyun alan kişi oyunun galibidir.
DOKUZ TAŞ
Dokuz taşla oynanmasına rağmen bu oyunun amacı da 3 tane aynı renk taşı aynı doğrultuya getirmektir. Bu oyun da iki kişi ile oynanır. Oynandığı tablo iç içe geçmiş, ve kenarlarından birbiriyle birleştirilmiş karelerden oluşur. Oyuncular sırayla taşları köşelere veya çizgilerin kesişme noktalarına koyarak oyuna başlarlar. Eldeki taşlar bitince, taşlar çizgi üzerinde kaydırılarak 3’lü hizaya getirilmeye çalışır. Taşlarını hizaya getiren oyuncu, rakibinin bir taşını alıp etkisiz hale getirir. Rakibin 3 taşı kalınca, taşlarını bağımsız şekilde kullanma hakkına sahip olur. Buna “taşların uçması” denir. Buna rağmen elindeki taş sayısı ikiye inen oyuncu eli kaybeder. En çok el kazanan oyunun galibidir.
MİSKET
İki ya da daha fazla kişiyle oynanan bu oyun için düz bir zemin seçilir. Zeminin tam orta yerine 7-10 cm çapında bir kuytu açılır. Kuytudan 2-3 metre kadar uzaklığa bir çizgi çizilir. Oyuncular başlama sırasını belirlemek için kuytudan çizgiye doğru misketlerini atarlar. Misketini çizgiye en çok yaklaştıranlar oyuna önce başlama hakkı kazanır.
Sıra belirlendikten sonra oyuncular çizgi tarafına geçerler. Ve misketlerini kuytuya denk getirmeye çalışırlar. Misketini kuytuya atmayı başaran veya en yakın mesafeye getiren oyuna devam eder. Misketini kuytunun yanına getiren misketi kuytuya atmak zorundadır. Sonra kendine en yakın rakip misketinden başlamak üzere vurmaya çalışır. Vuramazsa sıra rakibe geçer. Bu oyunda kuyudan fazla uzaklaşmamak önemlidir. Rakip oyuncuların misketlerine en çok vuran ya da geri dönüp misketini kuytuya en çok atan oyuncu oyunun galibidir.
YAKAN TOP
Bu oyun, bir takım oyunudur ve havası inmiş yumuşak bir topla en iyi şekilde oynanır. Önce iki kişi karşı karşıya geçip ayaklarını tek tek adımlaştırarak alışırlar. Ayağını rakibin ayağının üzerine getiren kişi, ilk olarak oyuncu seçme hakkı kazanır. Bu kişilerin sırasıyla oyuncuları seçmesiyle takımlar belirlenir. Her takımda bir kişi de voleybol alanına benzeye oyun sahasının dış kısımlarına giden topu tutmak veya saha içinde rakip takım oyuncularını vurmakla görevlendirilir.
Şekilde de görüldüğü gibi asıl takım oyuncuları kendi alanlarına yerleşir. Oyunun amacı karşı takım oyuncularına topu vurarak, onları oyundan çıkarmaktır. Aradaki takımdan biri düşürmeden ve vurulmadan topu yakalarsa, atak sırası onlara geçer. Etkili atak yapabilmek için bir takım rakip takımdan birine topu vurmayı amaçlamadan havadan ya da yerden topu dıştaki oyuncusuna gönderebilir. Karşı takımın tüm oyuncularını oyundan çıkaran takım, maçın galibidir.
SAKLAMBAÇ
Klasik oyunlardan biri olan saklanbaç oyunu için, saklanılabilecek yerlerin bol olduğu, sokak araları, harabeler, çalılıklar ve bahçeler en uygun mekanlardır. Önce tekerleme söylenerek ebe olmayacak oyuncular belirlenir. En sona kalan oyuncu ebedir. Sonra bir ağaca veya duvara bir yuvarlak çizilerek sobe yeri belirlenir. Ebe oyuncu, başını duvara veya ağaca çevirip gözlerini kapatır, ya tekerleme söyler ya da 10’a kadar sayar. Bu arada diğer oyuncular farklı yönlere kaçarak saklanırlar. Sonra ebe aradığı oyuncuların kendisine görünmeden sobe yapmamasına dikkat ederek diğer oyuncuları arar. Gördüğü oyuncuları koşup sobe yerinde sobeler. Ebeye yakalanmadan sobe yerine gelen oyuncu dokunulmazlık kazanır. Dokunulmazlık kazanan oyuncu, “Armut dersem çık, elma dersem çıkma” diye bağırarak diğer oyuncuları yönlendirmeye çalışır. İkinci turda ebenin ilk önce bulduğu kişi ebe olur ve oyun böyle devam eder.
SEK SEK
Sek sek oyunu için düz ve pürüzsüz bir yüzey seçilir ve bu yüzeye merdivene benzeyen 5-6 bölmeli uzunca bir dikdörtgen çizilir. Yaklaşık 10x10cm ebadında bir kiremit veya tahta parçası bulunur. Oyunculardan biri çizginin başına geçer. Parçayı her elde en yakındaki kareden başlamak üzere atar ve tek ayak üstünde çizgilere basmadan karelerde ilerler. Parçaya ayağıyla vurarak ittirir. Parça çizgi üzerinde durursa veya yanlışlıkla oyuncu çizgiye basarsa sıra rakibe geçer. Eller parçanın önce birer, sonra ikişer, sonra da üçer kare ilerletilmesiyle sürdürülür. Yanmadan bir el bitiren ya da yanarak da olsa en önce bitiren oyunu kazanır.
.
Uzun Eşek
Bir ebe olur ve Oyuncular iki gruba ayrıldıktan sonra hangi grubun yatacağına, hangi grubun atlayacağına karar verilir. Yatacak takım yastığın önüne dizilir. İlk baştaki oyuncu eğilerek kafasını yastığa dayar ve arkasındakiler de bir öncekinin bacaklarından tutarak eğilir. Atlayanlar atlarken “uzun eşek gaba gaba döşşek” diye bağırırlar ve eşeğin üzerine bindikten sonra sürtünemez, ayaklarını dolayamazlar. Eşek çökerse atlayan grup tekrar atlar, atlayanlardan biri yere değerse yatan grup atlama hakkı kazanır. Eğer tüm grup elemanları başarılı bir şekilde eşeğe binerse, atlayanların en önündeki kişi “tek mi çift mi” deyip parmaklarıyla 1 veya 2 gösterir ve eşeğin en arkadaki oyuncusu tahmin eder. Bilirse atlama hakkı el değiştirir.
Yağ Satarım
Oyuncular halka şeklinde dizilip otururlar. Aralarından birisi ebe seçilir. Ebenin elinde ucu düğümlü bir mendil vardır. Elindeki mendili gizleyerek halka şeklinde dizilen oyuncuların etrafında dolanır. Bazen mendili bir oyuncunun arkasına bırakıyormuş gibi duraklar. Buna benzer hareketlerle oyuncuları şaşırtmaya çalışır. Oturanlar arkalarına bakamazlar. Ancak elleriyle yeri yoklayabilirler. Ebe olan oyuncu arkadaşlarının etrafında dönerken, bir taraftan da yandaki tekerlemelerden birini söyler.
Birkaç kez bu şekilde dolandıktan sonra elindeki mendili bir oyuncunun arkasına bırakır. Bunu farkeden oyuncu yerinden fırlar ve ebeyi kovalamaya başlar. Eğer kendi yerine oturmadan yetişirse, yerine oturana dek mendille ebenin sırtına vurur. Oyuncu mendili fark etmezse, halkayı dolanıp gelen ebe, yerdeki mendili alıp ona vurur. Bu kez arkasındaki mendili fark etmeyen bu oyuncu ebe olur. .
Yağ satarım, bal satarım
Ustam ölmüş ben satarım
Zam-bak, zum-bak
Dön arkana iyi bak
Oyun böylece devam eder